68 kuşağı içinde yer almış birçok devrimci gibi Selçuk Esen’in hikâyesi de hem kişisel hem toplumsal bir içerik taşıyor. Anlatı; derin bir sevgiyle birbirine bağlı bir aile, toplumcu mühendislik anlayışından devinen bir meslek ve “o güzel günler”i çağıran bir mücadele ekseninde ilerleyerek kendisini okutuyor.
Selçuk Esen, her şeyden önce bir baba. Büyük kızı Senem’in deyişiyle, ne zaman ihtiyaçları olsa o “lale”yi onlara bulacak olan, sihirli güce sahip bir kahraman.
Selçuk Esen, bir elektrik mühendisi. Elektrik Mühendisleri Odası’nı grup siyasi dayatmalarının çok ötesinde bir anlayışla kavramış, onu “Sevgilim EMO” diyecek kadar içselleştirmiş bir mühendis.
Ve Selçuk Esen, 68’li bir devrimci. İstanbul’dan Ankara’ya uzanan “Büyük Öğrenci Yürüyüşü”nü Harun Karadenizlerle, Hasan Yalçınlarla, Çetin Uygurlarla birlikte organize etmiş, Kanlı Pazar’ı ve sonrasını, 1 Mayıs 1977’i, 12 Mart ve 12 Eylül’ü yaşamış bir devrimci; Vedat Demircioğlu’nun, Deniz’in ve Cihan’ın arkadaşı.
Bir Göçün Romanı Pikorua, üniversite mezunu bir gencin; İngilizceyi öğrenip geliştirme uğruna büyük zorlukları göze alarak, küçük bir Anadolu kasabasından...
Aradan 40 yıl geçti; bu sürede sadece biyolojik yaşımız artmadı. Bilgimiz, tecrübemiz, ufkumuz ‘günahlarımız’ dahil hepsi arttı. Ve tabi ki zaman karşısında eskiyen yanlarımız da oldu.